20 Şubat 2013 Çarşamba

DÜŞTÜ DÜŞTÜ!

Yağmuru bol soğuk bir kışın ardından bahara kavuşacağımız günlerin kapısı bugün itibariyle aralandı...İlk cemre havaya düştü...Eskilerin tabiri ile havaya ''kor'' yani ateş düştü... Hayırlı, uğurlu, huzurlu, bol güneşli, bereketli, sevgi dolu bir bahar diliyorum herkese...
Havaya cemre düşer de evde durulur mu hiç? Durulmaz tabii ki! Ben de bugün bu muhteşem doğa olayını kendimce kutlayayım dedim ve fotoğraf makinemi kaptığım gibi yollara düştüm...Bu seferki güzergahım Çeşme-Çiftlikköy-Pırlanta Plajı-Altınkum tarafları idi...Fotoğraflar da oralardan...
İyi baharlar!

Altın renkli kumlara not düşmeden duramadım yine:)



Deniz taşlarından yapılmış bu yürüme yoluna bayıldım...Pırlanta plajı taraflarında yazlık bir sitenin içinde idi...



Altınkum Okan'ın yeri, nam-ı diğer Okan's Place



Ne gelen var ne giden...



İşte karşıda Sakız adası



Gönül isterdi ki bu kayalıklardan denize kadar uzanıvereyim...Bir başka bahara inşallah...


Çiftlikköy'de sahilde güneşin tadını çıkartan kaz arkadaşlar pek mutlu idiler...


 Bu da sakız ağacının akrabası olan menengiç bitkisi... O yörede heryerdeler...



8 Şubat 2013 Cuma

ŞİMDİ DE BİR DEĞİŞİM ÖYKÜSÜ

İşimin en sevdiğim detaylarından biri de elimdeki eskileri yenileyip tekrar hayata döndürmek...Özellikle ahşap eşyalarda alınan sonuçlar muhteşem! Bir ustaya verip boyatmak işin en kolay tarafı, ama ben daha keyifli yolu seçip kendim boyayıp eskitiyorum, üstelik bunu çok uzun zamandan beri iş olarak da yapıyorum. Aldığım güzel yorumlar sayesinde doğru yolda olduğumu görüp mutlu oluyorum...
Renk renk boya kalemleri, boyama kitapları, keçeli kalemler, renkli kartonlar, elişi kağıtları arasında geçen çocukluğumdan sonra 80'li yıllarda İzmir Resim Heykel Müzesinin Yıldız Şima hocalığındaki seramik atölyesi ile rahmetli Şeref Bigalı hocamın resim atölyesinde hem dostluk adına hem de öğrenme adına çok güzel saatler geçirdim. Özellikle karakalem çalışmayı çok ama çok sevdim. Fırsat buldukça halen de aynı aşkla devam ediyorum...
Son olarak yenilediğim sehpaların değişim serüvenini gelin birlikte izleyelim...
Elimdeki iyi durumda 60'lı yıllara ait iki adet üstü olmayan sehpayı yenilemeye karar verdiğimde aklımdaki konsept çoktan yerine oturmuştu bile! Gri tonlarında boya ile ona uygun vintage bir kumaş = Shabby Chic dediğimiz biraz eski, biraz şık, biraz da ingiliz kırsalı karışımı bir oluşum...



İlk önce üzerindeki cilayı çıkartmak için ince zımpara ile elle zımparaladım. Eğer üzerinde cila, vernik benzeri katlar olursa boyama işlemi maalesef başarılı olmuyor. Sonra nemli bezle güzelce tozunu aldım.





Sıra boyama işine geldi. Genellikle su bazlı kaliteli boya kullanıyorum. Bu çalışmada kullandığım Jotun'un su bazlı boyası...Piyasadaki diğer ürünlere göre biraz daha pahallı olmasına rağmen renk seçenekleri ve kapatma özellikleri açısından mükemmel...Arzu ederseniz beyaz boya alıp istediğiniz rengi kendiniz de hazırlayabilirsiniz...





İki kat boyayıp, her kat arasında kurumasını bekledim. Su bazlı boya ve açık hava faktörleri nedeniyle yarım saat kadar bir sürede kurumuştu bile...




İyice kuruduklarını kontrol ettikten sonra ince zımpara ile eskitme yapmak istediğim yerleri (ki özellikle desenleri, köşeleri ve ayakları seçtim) hafifçe zımparaladım, tekrar tozunu aldım. Son işlem olarak da fırça ile bir kat su bazlı yarı mat cila sürdüm.




Daha önceden aldığım vintage desenli romantik kumaşımı alıp doğruca Alaçatı Küçük Sanayideki Döşemeci Hüseyin Usta'ya gidip sehpalarımı gönül rahatlığı ile teslim ettim. 

Veeee işte sonuç! Umarım beğenirsiniz, ben çok sevdim:)