22 Ekim 2011 Cumartesi

GİRİT MUTFAĞINDAN MUHTEŞEM BİR TAT!

Bu hafta sevgili arkadaşım Güniz Can'ın Kedi Kültür Sanat Merkezinde İkbal Erkal yönetiminde açılan Girit Yemekleri atölyesine katıldım. Biri erkek olmak üzere toplam dokuz kişiydik...

Menümüz:
Kuzu etli erişte,
Fırında tulum peynirli Girit kabağı,
Stifno salatası,
Lorlu Girit tatlısı mizithrobureko...
ve bir de bonus: kabak çiçeği kızartması!
Hem hazırlık süresi hem de lezzet açısından hepsi muhteşemdi ama içlerinden biri vardı ki gönlümü fena halde çeldi:) MIZITHROBUREKO...
Girit'in ünlü Mizithra peyniri, İtalyanların ricottası ve bizim lor peynirimizle yakın akraba...Tuzlusu ve sert olanların yanı sıra tatlılarda kullanılan yumuşak ve tatlı olanı da var...Sadece keçi sütünden veya keçi-koyun sütü karışımından olanları da mevcut...
Gelelim tarifine:
250 gr. baklava yufkası
500 gr. tatlı lor
4 tatlı kaşığı tarçın
2 yumurta
2 çorba kaşığı şeker
Tereyağı

Şurubu:
2 bardak şeker
2 bardak su
1 çorba kaşığı limon suyu

Nasıl yaptık?
Önce lor, tarçın, yumurta ve şekeri karıştırdık.




Ardından baklava yufkalarını ikişerli ayırıp üstüste koyduk. Yufkaların bir tarafına lorlu iç karışımını koyup rulo yaptık.






5-6 cm. boyunda kesip yağlanmış tepsiye sıraladık.




Her birinin üstüne ufak tereyağ parçaları ilave edip sıcak fırına koyduk. Üzerleri hafif kızarınca fırından çıkarıp soğuk şurubunu döktük.



Sonra da bir güzel afiyetle yedik!



Mutlaka deneyin, hiç pişman olmayacaksınız:)

16 Ekim 2011 Pazar

LİKAPAYI TANIYOR MUYUZ?

Latince adı : vaccinum myrtillus
İngilizce adı : blueberry
Yöresel adları:
Likapa, yer likapası, dal likapası-Rize’de
Ligarba, lifos, Trabzon üzümü-Trabzon’da
Kaskanaka- Rize Pazar ilçesinde
Çera, çela- Rize Ardeşen ilçesinde
Morsivit, mahabak- Artvin’de
Çalı çiçeği- Giresun’da
Göğen- Kars, Ardahan’da
Diğer bölgelerde – ayı üzümü, çay üzümü, çoban üzümü, yaban mersini, enir adları ile de anılır.

İnsan vücuduna yararları saymakla bitmeyen her derde deva bir bitkidir. Yurdumuzda yoğun olarak Doğu Karadeniz bölgesinde doğal olarak yetişen bu üzümsü bitkinin ayrıca yetiştiriciliği de yapılmaktadır.


Nerelerde nasıl kullanılıyor? 
-Taze meyva ve meyva suyu olarak
-İlaç sanayinde
-Süt endüstrisinde-dondurma, yogurt
-Kuru meyve endüstrisinde
-Reçel, marmelat
-Çay
-Pasta, kek, ekmek, çörek
Nelere iyi geliyor?
Neredeyse herşeye!
-İltihaplar
-Ağız, deri ve uriner sistem enfeksiyonları
-Damar hastalıkları
-Gece körlüğü
-Gut, romatizma
-İshal
-Kan şekeri ve kollestrol
-Aşırı kanama
-Anti-kanserojen, anti-oksidan


Geçen yıl bahçeme diktiğim iki orta boy yaban mersini fidanından herkesi hayretlere düşüren 600 gr.lık bir rekolte elde etmiştim:) Nazara mı geldi bilinmez ama bu yılki hasılatımız bu rekoru egale edemeyecek gibi gözüküyor... Meyvelerin istenilen tombulluğa ve maviliğe erişmesine bir hafta kaldı... Bu yıl da heyecan dorukta:)




Bahçeden sofraya...Sonuç işte böyle birşey:)
Tarif Cenk Sönmezsoy'dan...
Bu arada unutmadan söyleyeyim, illa da bahçede yetiştirmeniz gerekmiyor. Balkonunuzda büyükçe bir saksıya dikebilir gelişimini keyifle izleyebilirsiniz...



6 Ekim 2011 Perşembe

ESKİYE DAİR

Çocukluğumuzun  mahallelerinde seyyar satıcılar vardı…Yoğurtçusu, sütçüsü, manavı, dondurmacısı , bozacısı… İçlerinden biri vardı ki ne dediğini anlamam bayağı bir zamanımı aldı… ’Eskurbacıııııııııııııı'  diyerek ortalığı inleten bu adama korkuyla karışık bir ilgi duyardım … Adamın eski kıyafet topladığını ve ‘urba’nın ne olduğunu zamanla öğrendim tabii… Komşu teyzeler arkasından seslenir,  evde eski püskü ne giyecek varsa verir, karşılığında tabak çanak veya para alırlardı…

Eskiye olan düşkünlüğümün tohumları o yıllarda atılmış demek ki… Anneannemin evine gittiğimde mutlaka dolapların içine gömülür,  dikiş odasındaki renk renk nakış iplikleri ve sedef düğmeler arasında kendi dünyama dalar giderdim…Ya da dedemin eski Almanca baskılı ‘Lexikon’larının sararmış sayfaları arasında gezintiye çıkardım...  Ne keyifti!











  


4 Ekim 2011 Salı

KELİMELERİN GÜCÜ

Dilimizin ucuna kadar gelip de bir türlü söyleyemediklerimiz ... Ya da bir çırpıda kağıda dökülüverenler... Ve havada neşe ile uçuşanlar... Tutmaya çalışırken ağzımızdan kaçıverenler... Kelimelerden söz ediyorum... 'Kelime' sözcüğü dilimize arapça 'kelam' yani 'söz'den geçmiştir. Kelam aynı zamanda Tanrı'nın varlığını ve İslamiyetin ana kurallarını konu eden bir bilim dalıdır. Günümüzde çok sık kullanılmasa da dilimize yerleşmiş 'kelam'lı sözler de vardır; velhasılıkelam - kısacası, kelam-ı kibar- özdeyiş, kelam-ı kadim- Kur'an...
Sözcüklerin serüvenini ve gizemini merak edenlerdenseniz bu kitapları mutlaka okuyun... Hatta okumakla yetinmeyip başucu kitaplarınızın arasına koyup tekrar tekrar göz atın:)






Yukarıdaki kitaplardan sevdiğim birkaç örnekle devam edelim yolumuza...
YAŞLI sözcüğünün Türkmencedeki YAŞULU'dan türediğini biliyor muydunuz?
Dilimize yerleşen KAYINVALİDE, KAYINBİRADER, KAYINANNE(KAYNANA) sözcüklerinin öneki KAYIN ise Kazak Türkçesinde ''sonra, sonradan olma'' demek...
AHTAPOT kelimesi Yunanca'dan dilimize geldi...Okhta-sekiz, podi-ayak...
Sokak dilinde bolca kullanılan bir deyim vardır...''ZIRNIK koklatmam!'' Bu zırnık ne menem birşeydir ki   koklatılmıyor:) Söyleyeyim...Aslında arsenik demek ama günümüzde  ''küçücük bir parça''ya dönüşmüş durumda...Beni en çok eğlendirenlerin başında ise ''YÜZNUMARA''geliyor... Fransızcada ''sans numéro'' numarasız demek...Neden numarasız denmiş zamanında? Otellerde odalara verilen numaraları biliyoruz...01, 02, 11, 21.. diye giderken tuvaletlere bir numara verilmemiş ve numarasız anlamına gelen ''sans numéro'' denmiş yani ''00''!  Fransızca'da -sız öneki olan 'sans' ile 100 anlamındaki 'cent' eşseslidir! Türkiye'den Fransa'ya giden Cumhuriyet döneminin ilk turistleri de bu eşsesliliğin kurbanı olup dilimize harikulade bir kelime kazandırmanın gönül rahatlığı ile yurtlarına dönmüş oluyorlar!
Keyifli okumalar diliyorum...

1 Ekim 2011 Cumartesi

AÇ KAPIYI BEZİRGANBAŞI

İlkler her zaman gizemdir… Heyecandır… Coşku ile karışık bu dünyevi duygular insanı tatlı tatlı kıpraştırmaya başladı mı bilin ki siz de bu akıntıya kapılmış gidiyorsunuzdur… Bazı ilkleri yaş itibariyle hatırlamasanız da onlar yine de kendi tarihinize yazılmış ilklerinizdir… Mesela, ilk dişinizin çıktığı gün evdeki bayram havasını tüm aile keyifle kutlarken siz dünyadan bi-habersinizdir… Ya da uzun süren bir emekleme faslından sonra düşe kalka attığınız o ilk minik adım nasıl da değerlidir ebeveynler için… Daha sonraki yıllarda ilk okula başlayış… İlk öğretmen… İlk karne… Artık hatırlamak istediklerinizi hatırlayacak olgunluktasınızdır… Ve bir anda ilk aşkınızla birlikte bulutların üzerindesinizdir… Heyecanlar heyecanları kovalar… Aralarda bir yerlerde belki de ilk kez bir kalp kırıklığı yaşanır… Zaman akar gider… İlkleriniz de sizinle kılık değiştirmeye başlamıştır artık… Evlilik… İlk bebek... Bebeğin ilk dişi… İlk adımı… Veee kendi çocukluğunuzda hatırlayamadığınız ilkleri bu sefer yavrunuzda izlemeye başlarsınız… Tarifsiz bir heyecan sarıp sarmalayıverir sizi… Bir de bakmışsınız ki ilk torununuzu kucağınıza alıvermişsiniz bile! Eh, işte bu zamandan sonra kara kara düşünme dönemi başlar, ‘’Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 100 Şey’’, ‘’Görmeniz Gereken 100 Film’’ gibi listelerinizi acilen hayata geçirmeye çabalarsınızJ

İşte bendeniz de böyle bir halet-i ruhiye içinde kendi dünyamdan sıyrılıp günlüğümün kapısını açıyorum ilk kez!


Selam olsun dostlara!
Afyonkarahisar
Fotoğraf: Destina Akgün